Malum ülkemizin teknolojiyle arasındaki ilişki üretimden çok tüketim yoluyla ilerlemekte ve “vay anasını adamlar yapmış abi” nidalarıyla sürmektedir. Son yıllarda bunu tersine çevirmek ve artık her işimizde olduğu gibi “yumurta kapıya dayandığı” için teknoloji üretimine hız vermeye çalışıyoruz. Teknoloji bağımlılığı ile büyük bir ülke olunamayacağını anladık…
Anladık anlamasına da teknoloji ile bu zamana kadar üretimi konusunda yakın bir ilişki kuramadığımızdan, son birkaç yüzyıldır batı karşısındaki geriliğimizin vermiş olduğu ve içimize iyice sinmiş olan aşağılık komplekslerinden kurtulmamız teknolojiyi üretmekten çok daha zor olacak gibi görünüyor. Bunun üstüne bir de çıkarları ve göbekleri sıkı bağlarla dışarıya bağlanmış ve belirli noktaları ellerinde tutan kitleler de eklenince iş iyice çıkmaza giriyor.
20 – 25 yaşına gelmiş her ortalama yurdum insanı bizim teknoloji üretemeyeceğimiz, üretsek de “bir halta yaramayacağı” konusunda hemfikir hale gelmiş demektir. Eğer üretmişseniz ve gerçekten iyiyse de bu sefer “yaptırmazlar evladım” uyarılarını duyarsınız. Bu konulara da verilecek birçok örnek de kolayca bulunur zaten.
Ben de şimdiye kadar hem bizzat şahit olduklarım hem de gözlemlediklerimden yola çıkarak Türkiye’de teknoloji üretme konusunda çalışan arkadaşlara bazı uyarılar ve önerilerde bulunmak istiyorum:
- Hedeflediğiniz ürünü ürettiniz. Çok güzel! En zor işin bu olduğunu düşünüyordunuz ve şu an büyük bir rahatlama içindesiniz. Bu haberi duyurduğunuzda takdirler, “helal olsun”lar duyacağınızı, ülkenizin insanlarının size parlayan gözlerle bakacağını düşünüyorsunuz. Ama işte işler öyle olmayacaktır maalesef. Takdirler olsa da eleştiriler yağmur gibi yağmaya başlayacaktır. Biraz eğlenmek (acı acı gülerek) istiyorsanız ülkemizde üretilen ürünlere dair çıkan gazete haberlerinin altına yapılan yorumları okuyabilirsiniz. Mesala insansız helikopter yapsanız “insanlısını yaptık da insansızı kaldı” tarzı bir yorum almanız çok olasıdır.
- Bir ürün yaptınız haliyle bunun kullanıma geçmesini istiyorsunuz. Belki yaptığınız ürün yabancı muadillerinden biraz düşük özelliklere sahip. Belki de daha iyisi. Siz bu durumda kendi insanınızın sizin ürününüzü seçeceğini düşünüyorsunuz. Hayır yanılıyorsunuz!. İşte bu noktada ürünü üretmenin değil “kabul ettirmenin” en zor şeylerden biri olduğunu görmeye başlayacaksınız. Bu ortak noktayı Türkiye’de teknoloji üretmeyi başarmış hemen hemen herkesten duyabilirsiniz.
- Ürününüzü gururla sergilemek, insanlara göstermek için güzel bir video çektiniz ve Youtube kanalınızda yayına sokmak için sabırsızlanıyorsunuz. Durun! Size tavsiyem önce aynı videoyu uydurma bir yabancı firma adı altında başka bir ülkede üretilmiş havası vererek çekin (firma mümkünse Amerikan, Alman veya İsrail firması olsun). Bunu yine yabancı firma adıyla yayına verip “adamlar yapmış be” diye sosyal medyada paylaşmaya başlayın ve gelen yorumları bir kenara not edin. Biraz zaman geçtikten sonra aynı videoyu “işte yeni ürünümüz” diye tekrar orjinal haliyle kendi adınızla yayınlayın. Gelen yorumlar arasındaki farka çok şaşıracaksınız.
- Yaptığınız ürünlerde elbette bazı kusurlar, eksik yönler olacaktır. Bildiğiniz gibi teknoloji zamanla yapılan ufak iyileştirmelerle ilerliyor çoğu zaman. En köklü teknoloji firmalarının bile ürünlerde büyük kusurlar ortaya çıkabiliyor. Ama işte sizin yaptığınız üründe kusurlar varsa gelen yorumlarda bunların üzerine gidilecek yaptığınız çalışmanın geneli gözardı edilecektir. Eee naparsınız elin oğlunun yaptığı ürünlerin son hallerini kullanmış yurdumuz insanı bunların bir anda tavuk poposundan yumurtanarak en mükemmel haliyle ortaya çıktığına inanmaktadır. Kusurları varsa da “o kadarı kadı kızında da olur” diyerek gözardı edilir ama aynı tavrı kendi ürünüz için beklemeyin sakın!
- Biraz da iğneyi kendimize batıracak olursak, teknoloji üretimine aç bir ülkeyiz malum. Gerçi hem aç olup hem de her çalışmayı ölesiye eleştirme huyumuzu da anlayamıyoruz ama neyse… Bu açlıktan dolayı alakasız ve en ufak çalışma içeren şeyler bile büyük bir atılım yapılmış gibi lansa edilebiliyor. Çoğu zaman da komik şeyler ortaya çıkabiliyor. Elbette her tanıtımda biraz “şov” gereklidir ama bu abartıldığında veya gerçekçi olmayan şeyler sunulduğunda haklı eleştirilere de yol açabileceğini göze almalısınız.
Burada anlattıklarım biraz kara mizah içeriyor gibi görünse de maalesef ülkemizdeki gerçekleri yansıtıyor. “Neden bizde teknoloji üretilmiyor” tartışmalarının sonu hep “yaptırmıyorlar abi” gibi abes çıkarımlarla bitse de bence asıl meselemiz kendimize ve kendi içimizden çıkan ürünlere inanmamamız ve bizim de dünya seviyesinde teknoloji üretemeyeceğimize derin bir şekilde inanmış olmamızdan kaynaklanıyor. Bu inanç bize nasıl yerleşmiş, nasıl sökülecek orasını bilemiyorum. Belki sosyal bilimci arkadaşlar bu konuda bazı teoriler sunabilirler. Ama eğer bundan kurtulamazsak nice idealist insanımız ya yaptığı işlere küsecek ya da yıllardır olduğu gibi yaptığı işlere değer verilen yerlere uçup gidecekler. Biz kalanlar da kendi aramızda “yaptırmıyorlar abi” muhabbetleriyle kendi karanlığımızda yaşamaya devam edeceğiz…
Lütfen benzer tecrübeleri ve gözlemleri olan arkadaşlar yorumlarını paylaşsın.
Aslında “yaptırmıyorlar abi” çoğu zaman doğru bir tespit.Fakat burada öenmli olan, güzel ülkemizin bürokrasinin ve geri kalmış yasalarının yaptırmadığı. Garajında helikopter yapan adama vergi borcu çıkartan dünya üzerinde başka bir ülke varmı acaba?
Yerli teknoloji bir ürün üreten kisi belki de ilk önce yabanci ülkelerden yorum toplamali, elestiri ve begeniler. Türkiye de yapilan bir ürün Amerika vb. yerlerde sevildiyse belki de bizim halkimiz, kötü olmus bu, tutmaz bu, dandik olmus gibi sacma yorumlar yapmaz, yabancilar begendiyse, iyi not verdilerse bizim insanimizda olumlu bakar?
Pratikte yerli üretimin çoğullaşması adına gavur markaları gibi isimler koyulabilir,ufacık bir yere de Made in Turkey yazılsa bence bir sorun kalmaz.Önyargılı yurdum insanı da bunu yer gayet sindirilmiş bir şekilde.Tekstilde bunun örnekleri var.
Aslında teknolojinin, direkt olarak hangi kesimi ilgilendirdiği önemli. Bunun yanında yıkıcı eleştirilerin kim tarafından yapıldığı tabi ki. Teknolojiyi geliştirirken, sadece teknik anlamda değil, sosyokültürel anlamda da yeterli araştırma ve çalışma yapıldıysa, o konu hakkında yıkıcı-moral bozucu eleştirilerin sahiplerinin, geliştirilen teknolojinin uzun vadede kendisine veya alt nesillerine sağlayacağı ufak da olsa faydayı hesap edemiyor demektir. Başka bir olaslılık, çok daha iyisini yapabilecek kapasitededir. Gönül ister ki ikincisi doğru olsun 🙂
Coşkun Bey’in bahsettiği “internet yorumları” nın, çok iyi de olsa, çok kötü de olsa dikkate alınmaması gerektiği görüşündeyim. Çünkü ben geliştirdiğim teknik veya teknolojinin gerçekten sahada uygulanabilir, ilgili sektöre bir yenilik getirdiğini düşünüyorsam, bu teknolojiyi kullanarak işlerinin iyi gittiği insanları görmek, “yerli einsten’sın vallaha, bravo!” ünleminden daha değerlidir benim için. Aynı şekilde, kim olduğunu, statüsünü, ünvanını, hiç birşeyini bilmediğim bir insanın “bunun daha gelişmişini şu ülke yapmış, biz anca böyle oyuncaklarla uğraşalım” demesi, o kişinin sadece teknolojiye bakış açısını değil, kişinin çocuklarına beslediği umudu gösterir. Hiç de dolaylı değil kusura bakmayın. O kadar doğrudan bir ilişki ki… Hata yapmaktan korkan, yaptığı ilk hatada kendini gerizekalı ilan eden, hatasını düzeltmek için mücadele vermeyen bir nesil yetişiyor bu ve buna benzer olaylarla.
Ama şu da bir gerçek ki; şüphecilik bilimi-teknolojiyi ilerleten en önemli unsurdur. Hadi eleştirileri de şüpheciliğin içne koyarsak ve eleştirilerin üsturuplu şekilde tarafımıza iletilmesi, bizi sürekli gelişmeye sevk edecek bir unsur olarak öne çıkar.. Bunun adı da sokak ağzıyla gaz vermek 🙂
Tabii ki belirli bir gelisim sureci var bu islerin ve tabi ki oyuncaklarla da ugrasilacak. Asil sorun oyuncaklarla ugrasanlarin bir anda kendilerini dev aynasinda gormeleri. Iste o adamin motivasyonu para zaten, basari, kendini gelistirmek, topluma faydali olmak vs degil. 20 satir kodla dunyalari yarattigini dusunup hemen sonraki asamaya, yani para kazanma asamasina gecmeye calismasi sorun. Bu sagliksiz dusunce yapisiyla amaclarina ulasamayinca da kendisini gerizkali ilan etmesi, normal.
yapılan işin hakkıyla yapıldığına inanmadıkları için eleştiriyorlar. geçmiş zamanda halkı kandıran üç kağıtçılardan bıkmış millet veya muhtemel rakipler gayet ticari düşünüp daha siz doğarken boğmayı tercih edip nefret hasetlik kıskançlık içinde her türlü lafı engeli kamusal alanda (vergi dairesi, tse, tarım bakanlığı, sağlık bakanlığı, belediye, esnaf odalarına) şikayet ve ihbar ile sizi yok etmenin yolunu ararlar. türkiye böyle sizin yüzünüze alkışlarlar, arkanızdan kuyu kazarlar. bunu aşabilen tek güç çok büyük sermayedir onlar herşeyi satın alabilirler laf sokabilecek herkesi zamanında zaten kredi ile boğazlarını sıkmışlardır kalan rakiplerle de bizim bilmediğimiz iyi ilişkileri vardır onlara dokunmazlar. melek(!) yatırımıclar veya etohum toplantılarına sponsor olanlara bir bakın onların hepsi sizin muhtemel rakiplerinizdir ve siz onlara bülbül gibi iş planlarınızı anlatıp işinize ortak olmalarını istersiniz hiç önermeyiz ama bir şekilde dikkat çektiğinizde size ayda 3-5 verip bütün emeğinizi bedavaya alıp kendi işinizin bedava kölesi yaparlar gayet kazık söz(!) leşmelerler sizi en az 20 yıl toprağa gömerler sıkılıp işi bırakma hakkınız bile olmaz bıraksanız bile aynı sektörde o işi yapmanızı sonsuza kadar engellerler.
birde dağıtım meselesi var üretiminizi kanallara dağıtmak için dağıtım ağına kişilerle anlaşmanız lazım bu her sektör için geçerlidir, kitap yazsanız bastıramazsınız bastırsan kendi elinle götürüp kitapçıya veremezsin seni tanımaz kabul etmez, mecburen bir yayıncı ile anlaşman lazım, sonunda eline geçen para cironun %1 i bile olmayabilir idealistsen zaten bişe beklemezsin. veya dergi çıkarsan bastırsan bu sefer bunu gazete bayilerine dağıtmak için bir medya dağıtıcısına gitmen lazım türkiyede 3 tane var öyle ve dergin satılsada satılmasada dağıtım ücretlerini alırlar yaptıkları dergi tahsilatın zaten dağıtımla kuşa döner bedavaya gelir dergin. gıda sektöründe bir şey üretsen mesela sakız veya makarna en ücra bakkala kadar bunu dağıtman gerekir verirsin bir plasiyer şirkete ondanda türkiyede sayılı var merak etmeyin malını tüm türkiyeye 1 günde dağıtırlar hadi parasını topla desen erzurumun bilmem ne köyündeki haritada adresni bile bilmediğin bakkalla alacak verecek derdin çıkar. elektronik üretm yapsan malzemeyi getirmek ayrı dert gümrük komisyoncusu ayrı dert birde sahte mallar var alırsın işlemciyi çalışmaz bakarsın içi boş çıkar chip yok yani sadece kılıf ve bacaklar var. hermeyse aldığın verdiğin dağıttığın satabildiğin derken ömür geçer.
sonuçta üretmek en kolay iş satmayı becermek en zoru ve kim nederse desin bu gerçek değil sen işine bak satılıyorsa iyidir yaptığın işi gerisi yalan.
Bu ulkede teknoloji diye uretilen sey, diger ulkelerde genelde coluk cocugun eglencelik olarak yaptigi seyler oldugu icin cok da ciddiye alinmamak normal. Hic venture capitalist deyimini duydunuz mu? Projenizi yaparsiniz, venture’a gider begendirirsiniz, ortak olursunuz, aldiginizla fon ile de projenizi yapmaya devam edersiniz. Madem projenize guveniyorsunuz, risk almaniz gerekiyor. Bu isler dunyanin hicbir yerinde yatirimci olmadan yapilmiyor arkadasim.
Bu ulkede malesef birsey yapacak olan adam, devletten destek beklemeye pek guzel alisti. Devlet sizin yapacaginiz projeyi benim paramla (vergi) desteklemek zorunda degil. Devlet benim parami (vergimi) benim hic haberim olmayan sacma projelere dagitamaz. Goruyoruz iste Tubitak desteklerini, Sanayi Bakanligi desteklerini. Projeye yatirilsin diye verilen hibe, akademisyenlerin gecim kaynagi olmus. Adam gibi denetleyen yok. Tubitak, Sanayi Bakanliginin umrunda bile degil zaten paralarin ise yarar bi projeye gidip gitmedigi. Onlarin derdi de sene sonunda su kadar projeye destek verdik diyebilmek. Sonunda ise yarar bir urun cikiyor mu? Tabii ki hayir.
Ortaya bir urun cikariyorsaniz onu dunyadaki muadilleriyle kiyaslamaniz gerekiyor. Hala 50 sene oncesinin “aman halk yerli mali kullansin, paralar disari gitmesin, ulkemiz kalkinsin” romantizmi ile bir yere varilmadigini goruyoruz. Kimse sirf Turk Mali diye bir urunu tercih etmez. Internete girer, ozelliklerine bakar, fiyatina bakar, hangisi mantikliysa onu alir.
Velhasil bu ulkedeki sark kurnazligi devam ettikce, her seyi devlet babadan bekleme huyu devam ettikce, risk almaktan korkma huyu devam ettikce, ancak buraya gelip aglar iste millet.
venture kapitalin oneminden ve turkiyede herkesin yardimi sadece devletten beklediginden bahsetmissin ama
oncelikle teknoloji gelistirme konusunda en ust duzeyde olan amerika’nin arastirma-gelistirmeye harcadigi paraya bak istersen bir google aramasiyla bulabilirsin ama ben yine de linkini koyuyorum buraya.
http://www.fas.org/sgp/crs/misc/R42410.pdf
oyle bir anlatmissin ki sanki turkiyede bir suru venture capitalist var ama kimse proje uretmiyor. aslinda durum tam tersi turkiyede sermayeyi elinde tutanlar mevcut durumdan oldukca memnun her turlu teknolojiyi disardan getirip burda satarak kazanmak en kolayi kimse yeni teknolojilere para yatirip risk almak istemiyor
Kusura bakmayin da benim devlete zerre kadar guvenim yok tarih itibariyle. Eger biraz akademik dunyanin icerisindeyseniz o desteklerin aslinda destek olmadiginin, yandaslara fon akitmanin baska bir yolu oldugunun farkindasinizdir. Projeymis, teknolojiymis geciniz efendim. Karsit goruse sahip akademisyenlerin cok nitelikli projelerinin jurilerden donup, akli basinda hicbir kimsenin cikarip para vermeyecegi sacma sapan projelere “destek” saglandigini goruyoruz her gun. Turkiye’de an itibariyle durum bu, Amerika’da degil.
Kimse devletin teknolojiye fon ayirmasina karsi degil tabii ki. Benim karsi oldugum sey cifte standart uygulanmasi ve niteliksiz projelerin desteklenmesi. Amerika ornegi vermissiniz. Ben de bir ornek vereyim mesela Nasa. Halk devletin Nasa’yi fonlamasini istiyor, devlet Nasa’nin fonlarini kismak istiyor. Bakin, halk kendisine dogrudan fayda saglamayacak bir kuruma kendi parasinin verilmesini isteyebiliyor demek ki. Ayni halka sorun bakalim, bir haftada yapilabilecek dandik bir Arduino projesine devletin 100.000TL vermesini ister mi? Ustelik paranin nereye gittigi adam gibi denetlenmeden.
Daha internetin ne oldugunu bile cozemeyen devletim, nitelikli Start-up’lari mi destekleyecek memur kafasiyla? Bir de yandas degilseniz vay halinize. Gercekten teknoloji gelistirmeye calisan pek cok arkadasim icin durum bu malesef. Hepsine de tavsiyem, gidip kendilerine venture bulmalari.
Bu ulkede venture sayisi da tahmin ettiginiz kadar az degil. Kaldi ki bu ulkeden de olmak zorunda degil.
Halkımıza öğretilen ” bizden adam olmaz” tekerlemesi bilinç altından silinmeli. Bunun yerine ” BİZDEN ADAM OLUR, HEMDE Avrupalısından da Amerikalısından da daha ala adam olur” düşüncesi ve özgüveni toplumumuzun her katmanında yayılmalı. Toplum üzerine yıllarca yüklenen aşağılık, beceriksizlik duygusu kalkmalı. ÖZGÜVENLİ NESİLLER NASIL YETİŞİR? milli eğitim bakanlığı ve bürokratları bunları araştırmalı. İşte o zaman yetişen nesiller üretir, ürettiğinde başarı derecesinin özeleştirisini de yapar ve bundan ne gocunur nede böbürlenir.
HEP BERABER HAYKIRALIM ” BU TOPRAĞIN İNSANINDAN ADAM OLUR”…
Goruslerinize katiliyorum. Bireysel olarak basarisiz olacagini dusunenlerin olusturdugu bir toplum ve toplum olarak basarili olmak isteyen bireyler var elimizde. Bir nevi kisir dongu.
Aynı sorunla bizde uğraşıyoruz. cnc kontrol ünitesi yaptık 3 yıl zaman harcadık piyasada bulunan birçok üründen daha iyi oldu ama gel gelelim çok az insan türk malı olmasından memnun.. Bir çok müşteri ismini değiştirmemi istiyor yabancı bir isim vermeliymişim o zaman onlarda kullanacakmış ama biz direniyoruz dünyada adı geçen bir türk markası olana dek direneceğiz. Yolumuza taş koyanlarda var ama biz bu yola baş koyduk. İçimdeki sızıyı çok güzel dile getirmişsiniz çok teşekkür ederim.
Sayın Can
CNC kontrol ünitesi konusunu ben de araştırdım ve ciddi CNC kullanıcısı bir firmayla görüştüm. Söyledikleri “Bizim CNC cihazlarının 1-2 senelik üretim programları şimdiden belli, eğer aksama olursa o kadar çok ceza çıkıyor ki bedavaya verseniz sizin kontrol
ünitesini kullanamayız şeklinde.
Önemli bir konuya değinmişsiniz.Ülkemizde bu kadar teknoloji ve bilişime düşkün insanın olması aslında ülke lehine dönmesi gerekirken birkaç nedenden ötürü ülke aleyhinde seyir ediyor maalesef.Bu nedenlerin başında gelen devletin bu konuya yeterince destek çıkmaması ki internetteki haberlerden de görüyoruz ülkemizde rağbet görmeyip yurtdışında başarılı olduğunu gördüğümüz birçok haber var.İkinci neden eğitimdeki zorluklar ve yetersizlik bu yüzden birçok başarılı insanımız yine yurtdışına gidiyor ve orada kalıyor.Bu da beyin göçü oluyor.Yerli ürün kullanmakla ilgili halk bilinçlendirilmeli gerekirse konferanslar verilebilir.Yerli ürün kullanımı ve üretimi önemli bu konunun geleceğini düşüyor isek sadece bu konuyla ilgili en alt seviyedeki ilkokuldan en yüksek seviyedeki üniversitelere kadar ders verilmeli bu konu hakkında halkı nasıl bilinçlendirebiliriz yoluna gidilerek ülke insanına yatırım yapılmalıdır.
Bu ülkede birilerinin hoşuna gitse de gitmese de güzel şeyler yapılmaya başladı ama devlet yapısının sahip çıknadığı birşeye halk sahip çıkmıyor. Erke dönergeci üretip ülkeyi ayağğa kaldıran şarlatanlar geride kaldı artık, sahip çıkılıp destek olunursa başarı imkansız olmaktan çıkacaktır.