Başlıktaki sözü Altınay Robotik firmasının kurucusu Hakan Altınay bugün Bahçeşehir Üniversitesi’nde katıldığım Teknorama etkinliğinde söyledi. Altınay Robotik’in kuruluşundan bu yana yaptıkları çalışmaları ve robotik hakkındaki bilgilerini paylaşan Hakan Altınay’ın anlattıkları gerçekten etkileyici idi. 1990 yılında lisans bitirme tezi olarak (evet bitirme tezi) endüstriyel robot geliştiren Altınay’ın yaptıkları gerçekten hayranlık uyandırıcı. O yıllardaki imkansızlıkları ve Türkiye’nin durumunu düşününce gerçekten ne büyük birşey olduğu ortaya çıkıyor.
Hakan Altınay’ın söyledikleri aslında iyice bildiğimiz bir noktayı işaret ediyordu: Ülkemizde teknoloji üretimi konusunda bir sıkıntı var. Bu sıkıntı üretme kısmında değil ürettiklerinizi kullanma ve kabullendirme kısmında… Millet olarak özgüven eksikliğimiz var, kendimize ve kendi ürettiklerimize güvenmiyoruz…
Teknoloji konusunda bir strateji geliştirmediğimizden ve sadece “gençlere para verelim, onlar birşeyler yapsın” anlayışıyla birşey olmayacağını söyleyen Altınay geçmişte yaşadığı komik ( ya da trajikomik) bir anısını da paylaştı: Çalışmalarını görmeye gelen ve makina yüksek mühendisi olan bakanın, endüstriyel robot çizimlerini görüp “bu robotun neden ayakları yok” demesi üzerine Altınay “verilen ödenek bu kadarına yetti bakanım” diye bir cevap verir ve bakan da yanındakilere dönüp “Hakan Bey’in ödeneğini artırın talimatı verir…
Altınay Robotik firmasının çalışmaları gerçekten heyecan verici. Firmanın tanıtım videosunu aşağıda bulabilirsiniz:
Eğer teknoloji üretiminden kastınız fikir ve lab. ortamında teknoloji üretmekse, sıkıntı olmadığına ben de katılıyorum. Gerçekten bu konuda çok bilgili ve eğitimli insan kaynağına sahibiz.
Ancak teknoloji üretimini, makina ve insan gücü kullanarak yapılan üretim anlamında kullanıyorsanız, bu konudaki sıkıntının, üretme kısmında olmadığına katılmıyorum. Üretim ekipmanları, hammadde, yarı-mamül, işçilik ve vergi kalemlerini alt alta koyduğumuzda ortaya çıkan tablo ne yazık ki hiç bir girişimcinin ve yatırımcının iştahını kabartmıyor.
3,5TL’ye “kulaklık + şarj cihazının” satıldığı bir ülkede, komponentleri tarlaya ekip yetiştirseniz bile üretim yaparak alternatif bir ürünü piyasaya sürme şansınız neredeyse yok denecek kadar az.
Bu şartlar altında geriye tek seçenek olarak, “sosyal devlet ilkesine” uygun olarak devletin yatırım yapması kalıyor. Bunun da geçmişte üzerimize getirdiği yük herkes tarafından biliniyor.
Ürettiklerimizi kullanma ve kabullendirme kısmına ise kesinlikle hak veriyorum. Çin malına “tu kaka” diyen, beğenmeyen herhangi birine, bu yerli üretimdir, al bunu kullan derseniz; fiyatı pahalı, şekli şemali olmamış, istediğim özellikler yok gibi bin tane mazeret öne sürerek almaz ve kullanmaz.
Bir yorum için biraz! uzun oldu ama kusura bakmayın artık…
3,5TL’ye “kulaklık + şarj cihazın satılıyorsa artık bizim kulaklık ve şarj cihazı üretmememiz gerekiyor demek ki. Devlet yardımıyla feland da olacağını sanmıyorum bu işin. Artık fiyat üzerinden rekabet etmek demek kazananı olmayan bir yarışa girmek demek. O yüzden yenilikçi ve know-how gerektiren, yüksek katma değer sağlayacak alanlardan kendimize hedefler belirleyip onları gerçekleştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
3,5TL’ye “kulaklık + şarj cihazın satılıyorsa artık bizim kulaklık ve şarj cihazı üretmememiz gerekiyor demek ki. Devlet yardımıyla feland da olacağını sanmıyorum bu işin. Artık fiyat üzerinden rekabet etmek demek kazananı olmayan bir yarışa girmek demek. O yüzden yenilikçi ve know-how gerektiren, yüksek katma değer sağlayacak alanlardan kendimize hedefler belirleyip onları gerçekleştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Sadece alıcı kaynaklı engeller yok, devlet tarafından önünüze koyulan engeller. AB standartları (sürekli yeni sertifikasyonlar için yurt duşına ödenen paralar). Yurtdışı kaynaklı firmaların satış ofislerinin kamu alımlarındaki gücü. Saymaya kalksam liste dahada uzat.
Benim planım en kısa sürede bir şekilde yurtdışında işyeri açarak buralardan gitmek.